14 Ağustos 2011 Pazar

Hayat akarken

Mesleğim tanıklık üzerine kuruludur. Gazeteci, tanıklık ettiğini vicdanın süzgecinden geçirip aklını kullanarak kelimelere döker ve insanlara aktarır. Anlam önemini yitirebilirmiş meğer... Bunu da gördüm. Bundan epey zaman önce üzerine kafa yorduğum bir cümleyi hatırlatmak istiyorum. "Beden öldükten sonra yolculuğa devam edecek olan zihindir"
Zihin, duyunun kayıt defteri...
Zihin, renkli, sesli, dokulu, kokulu ve lezzetli bir fotoğraf albümü...
Kişisel albüme dair bir şeyler çiziktirmişim...
(...) Şile'ye, yaz aylarında her hafta sonu olduğu gibi, Üsküdar'dan kalkan otobüslerle gitmek için yola çıkıldığında elleri sımsıkı tutulan bir babanın sıcaklığıdır.
Bir yaz günü pusete konmuş tostoporlak yüzlü kardeşin hayretle kameraya bakarken ona sevgiyle sarılmaya çalışan çöpten bacaklara sahip sarışın veledin bir an için kendin olduğunu görmektir.
İlkokul son sınıfta merdivenlere siyah beyaz fotoğraf karesi için dizilen siyah önlüklü beyaz yakalı çocukların  onca itiş kakışı arasında, yanı başında duran sarı saçlı mavi gözlü  ilk aşka nasıl masum bir tutkuyla omuzun değdiğinin anımsanmasıdır.
Bu, bazen, Şişli'de 70'li yılların dekoru içindeki bir evin oturma odasında doğum günü için süslenen bir yemek masası etrafına dizili tanıdıklar, akrabalar gürültü içinde bekleşirken, yatak odasında, o güne özel alınan, kadife bir takımı giymemek için inatla ve keyifle yatağın üzerinde tepinirken çıkartılan sesin yankısıdır.
Hatırlanan ilk uzun yaz tatilinde, Marmara Adası'nda bir çay bahçesinde yaşlı çınarların altında içilen buz gibi koruk suyunun damakta bıraktığı o mayhoş lezzettir.

70'li yıllarda ailece gidilen o tavernalarda çekilen yüzlerce fotoğraf arasında sadece bir tekinin; hayatınızın en sıkıcı gecesini yaşadığınızı düşünürken sahneye çıkan bir dansözün kıvrak hareketlerinin içinizde nasıl bir mahrem kıpırtıya dönüştüğünün anımsatmasıdır.
Mesleğe ilk adım atılan günlerde, ölesiye çalışırken, bir öğle vakti, haber merkezinin ortasında; masaların arasında kuytu bir noktada yere uzanıp yorgunluktan sızdığın anda üstüne örtülen bir paltonun sıcaklığını yıllar sonra ortaya çıkan çizik bir fotoğrafta mutlulukla hissetmektir.
Ege'de ıssız bir koyda gün battıktan hemen sonra çekilen turuncu mavi ve flu bir kareye hapsolan anlatılamaz ve paylaşılamaz mutluluğun, sadece oraya, o ana ve sana ait olması kararıyla çekildiğini; bunun zihniniz ve kalbiniz arasında bir sırra ait mührün o karenin köşesinde saklı bir leke olduğunu bilmektir.(...)
Bunlar zihnime kazılı anılardan bölük pörçük kareler. Kişisel tanıklıklarımç Yaşadığım, bildiğim, anımsadığım...
Zamanımın tanığıyım. Tanıklığım, bana çok şey ifade etse de, kifayetsizdir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder